Lima’da Christmas ve Yılbaşı

imageimageimage

Arjantin’den hızlıca yılbaşı için Kolombiya’ya doğru yol alırken,Perulu arkadaşım Hugo’nun Christmas yemeği teklifiyle Christmas’ı orda geçirip,Christmas sonrası yola devam etmeye karar verdim.Lima’ya vardığımda yaklaşık 5 gündür aralıksız yoldaydım ve yorgundum. Otobüsten indiğimde Hugo karşımdaydı.Daha iyi bir karşılama olamazdı.Birlikte evlerine gittik.Kardeşiyleriyle(Manuel ve Pepe),anne ve babasıyla tanıştım.Çok sıcakkanlılardı.Ömrümde ilk kez Christmas kutlayacağım için biraz heyecanlıydım. Bana Fabian(12 yaşında yeğenleri,onlarla kalıyor)’ın odasını verdiler ve odaya yerleştim. Christmas nasıl olur bilmiyordum ama çok güzel geçti. Bütün aile Hugolara geldi. Anneanne, dayılar, diğer akrabalar..Hugo’nun annesi çok lezzetli yemekler hazırlamıştı, ben sadece salata gibi ufak şeyler hazırlayarak yardımcı olmaya çalıştm. Yemekten sonra ünlü Pisco Sour’umu yaptım tabi ki. Herkes beğendi. Perulu olmayıp da Perululara Pisco sour yapmak harika! Bunu gönüllü olarak üç hafta çalıştığım bara borçluyum. Christmasla ilgili tüm ayrıntıları yazsam bitiremem o nedenle kısa geçeceğim; ama gece yarısı havai fişek patlatmak kısmı baya eğlenceliydi. İlk kez havai fişek patlattım:) Fitili ateşledikten sonra nasıl kaçıyorum bence izlenesi,bulursam videoyu da eklerim.

imageimageimage

Ertesi günü uyanınca Hugo yılbaşı için kardeşleriyle ve arkadaşlarıyla yaptıkları planlarına beni de davet etti. Yılbaşına daha beş gün vardı ve ben ilk anda emin olamadım. Hem o kadar uzun süre bir evde misafir olmak, hem de Kolombiya planından vazgeçmek demekti bu. Olabilir dedim, düşünmeye başladım önümdeki bir kaç gün için. O bir kaç gün o kadar güzel geçti ki sonrasında düşünmeden kalmaya karar verdim. Bu yazıyı Huaraz’a giderken yıldızlı bir gecede ve tek başıma iki koltuğa yayılabildiğim bir otobüste yazıyorum. Son dokuz gündür sanki bu ailenin çocuğuymuşum gibi hissettim. Evet tam dokuz gün; bir eve misafir olmak için uzun bir süre ama nasıl geçtiğini anlamadım gerçekten. Annesiyle ve arkadaşlarıyla beş çayı yapıp menemenler, türk çayları mı yapmadık, sabahları annesiyle Türk kahvesi keyfi yapıp fal mı bakmadık, annesinin o çok lezzetli yemeklerini mi öğrenmedim, annesiyle çarşı pazar mı gezmedik, birlikte 94 yaşında bir adamın doğum gününe gidip dans mı etmedik, daha neler neler. 4 erkek kardeşim varmış da o evin tek kız çocuğu benmişim gibiydi. 4 erkek kardeşi olmak böyle bir şeyse süper bir şeymiş. Daha fazla şımaramazdım heralde. Pepe’nin aşk hikayeleri, Manuelle konuşmaya çalışmak ama yazışarak daha iyi anlaşmak, Hugo’nun birbirinden tatlı arkadaşları, Stephanie’yle birbirimize halay,P eru’nun orman danslarını öğretmeler.. Bir de Fabian var o bambaşka bir hikaye. O da ingilizce çok konuşamıyor ama benim yılbaşımı Happy Newyork diyerek kutladı canım benim, ondan beri biz artık Happy Newyork diye kutluyoruz Happy New Year!ı :))
imageimageimageimageimage

Yılbaşı sabahı Hugo bence bir gün daha kal, bizimkilerin kız çocuğu yok sen gelince seni olmayan kız çocukları yerine koydular, bizim için de öyle oldu dedi. Kalp kalbe karşı dedikleri böyle bir şey sanırım. Plaj keyfi uzayıp eve geç gidince ertesi günü ayrılmak daha mantıklı geldi bana da. Annesi İngilizce ben de İspanyolca konuşamıyorum işin komik kısmı ; ama o kadar güzel anlaşıp o kadar güzel zaman geçirdik ki birlikte.. Sabahları tütsü eşliğinde ailece yaptığımız kahvaltıların huzuru.. Gezi boyunca en uzun uyuyup, dinlediğim yer oldu. Genelde sürekli paramı, telefonumu,laptobumu çalınmasın diye kollamak durumundayım; ama burda evde gibiydim. Gezimin en güzel günlerini burda geçirdim diyeceğim diğer güzel günlerime haksızlık etmek istemiyorum. Hugo İzmir’de yaşadığı için Türkçe konuşuyor; ama baya iyi konuşuyor. Bir anda durup öyle bir deyim atıyor ortaya, öyle bir espri yapıyor ki ben bunu bir Perulu yaptığı için mi güleyim yoksa hakikaten cuk yerine oturtuyor diye mi güleyim şaşkınlıkla gülme krize giriyorum çoğunlukla. Yanımda Perulu biri olduğunu unutuyorum bazen. Dokuz gün boyunca Türkçe konuşmak da çok iyi geldi, özlemişim.

imageimage
imageimageimageimage

Yılbaşı içinse arkadaşıylarıyla plajda kamp kurmaya karar verdik. Çadırları, mangalı, içkileri topladık gittik. Yılbaşımın daha güzel geçmesini bekleyemezdim. Gece yarısı havai fişekler bile vardı; çünkü bir sürü genç bizim gibi kamp kurmaya gelmişti ve sabaha kadar eğlendi insanlar. Peru’dan bir çok şey beklerdim ama bu kadar güzel bir ortam beklemezdim yılbaşı için. Uyanır uyanmaz karşımda okyanus vardı:) Sahilde yürüdüm kalp şeklindeki midyelerin fotoğrafını çektim. Sonrasındaysa plaj tıklım tıklımdı. Annesi sahile gideceğimizi bildiği için bana sahilde giymem için ayakkabı almış. Halhalımla çok uyumlu oldu:) Son gün de bana kırılan küpemin yerine benimkinden daha güzel bir küpe almış, bir de parfüm. Sırtçantasıyla gezen biri için parfüm cidden lüks. Şımartıldım diyorsam gerçekten her anlamda öyle oldu. Yılbaşı sabahı biraz yüzdük, güneşlendik.Böylece ilk kez bir plajda bikinili, güneşli bir yılbaşı kutlamış oldum. 2016 böyle güzel geldi, umarım böyle de güzel gider. Başıma gelen her şeye şükrediyorum. İnsan hayalinin peşinden gidince böyle oluyormuş demek ki:)

Bunu okuyan herkese: Hayallerinizin peşinden gidin , görülen o ki gidince güzel oluyor! 🙂
Sevgiler,
Ezgi

imageimageimageimageimageimageimageimage

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir