Hostelin dik yokuşunu aşağı inmek bile kolay olmadığından, sabah bir şeyler atıştırıp öğlen güneşine yakalanmadan, erkenden eşyalarımı toplayıp, çantamı da sırtlanıp yola düştüm. Otobüs istasyonundan Budva-Kotor biletimi 4,5 Euro’ya aldım. Budva-Kotor arası arabayla yarım saat sürüyor; ama otobüsüm Tivat’a uğrayacağı için biraz daha uzun sürecek. Tivat’a uğraması yolu biraz uzatsa da, Tivat-Budva arası yolculukta manzara o kadar güzel ki, iyi ki uğruyormuş diyorsunuz.
Kotor’a gelince otobüs durağında inip, Old Town’a doğru yürüdüm. Kalacağım yer deniz kenarında olduğu için biraz yürümem gerekecek. Budva’daki yokuş tırmanmalı yerden sonra buradaki yürüme mesafesi benim için hiç bir şey. Old Town’a gelmeden yol üzerinde kurulmuş ufak bir taze meyve pazarı bulunuyor. Gözüme böğürtlenleri kestirip ufak bi paket alıp, yol boyunca dayanamayıp yemeye başladım. Hostele vardığımda beni karşılayan kız elimi sıkmak isteyince elllerimin böğürtlenden simsiyah olduğunu farkettim 😅
Hostelden bize “neler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz” diye ufak bir tanıtım yaptılar. Biz diyince tabi ben ve oda arkadaşım Portekizli Anna. Böylece Anna’yla tanıştım. Birlikte ilk gün Kotor Fotress’e çıkmaya karar verdik. Anna’yı ilk gördüğüm anda enerjisini çok sevdim. İkimiz de yoldan yeni gelmiştik, biraz yorgunduk. Kendimizi Kotor Kalesi’nin bin küsür sayılı merdivenini çıkacak kadar enerjik hissetmiyorduk; ama yavaş yavaş zorlamadan çıkarız diye düşündük.

Kotor Kalesi’ne çıkmak için bin yüz küsür merdiven çıkmak gerekiyor, evet. Giriş ücreti; 8 Euro. Bir de ücretsiz çıkma yolu var. Onu da ben size nasıl yapacağınızı anlatacağım. Böylece sonuna kadar merdiven çıkmanız da gerekmeyecek. Bir yere kadar patika bir yoldan yukarıya doğru yürüyeceksiniz ki; bence merdiven çıkmaktan daha az yorucu. Kimse dönüşte size biletinizi sormadığı için isterseniz merdivenli yoldan dönebilirsiniz. Güneş tepenizdeyken kaleye çıkmak istemeyeceğinizi düşünüyorum, öyle değil mi?😄Bu yüzden ya sabah çok erken saatte çıkın ya da bizim yaptığımız gibi kalenin manzarasında güneşi batırın! Manzara tek kelimeyle büyüleyici! Ben dönüş yolu boyunca içimdeki huzur patlamasından ağaçlara falan sarılıyordum. İkimiz de o kadar mutlu olduk ki, habire birbirimize dönüp “Çok güzel değil mi? Muhteşem ya!” diyip durduk. Güzel bir şey gördüğünde benimle aynı çoşkuyu yaşayan ve dile getiren biriyle bu deneyimi yaşadığıma memnun oldum.
Şimdi size kaleye ücretsiz çıkma yolunu anlatacağım. Şimdi arkadaşlar şu elimde (yukarda) görmüş olduğunuz (!) 😊 fotoğraftaki alışveriş merkezini önünüze aldığınızda, sağından devam edip dümdüz yürüyün. Zaten yol boyunca yüksek ihtimal tek olmayacağınızdan kaybolma ihtimaliniz yok. Ben kaybolmadım siz de kaybolmazsınız. Sonra bir yerde bir tahta merdivenden kalenin merdivenli kısmına geçiş yapıp yolunuza merdivenlerden devam ediyorsunuz. Sonrası mis, sonrası nefis!
Kotor Manzarası
Dönüşte hostelde içki oyunlarından birini oynayacağımız için acele etsek de; kaledeki manzaraya doyamayışımız, içimize tüm manzarayı çekmek isteyişimiz gibi nedenlerle biraz geç kaldık. Biz de iki litrelik biramızı alıp hosteldeki tüm bira bardaklarını da oyun için aldıklarından, elimizdeki shot bardaklarıyla hostelin önündeki plajda ayaklarımızı denize uzatıp, ikimiz için de bir ilk olan bira shotlarımızla baya geç saate kadar sohbet ettik. Hava serinleyip biraz üşüyünce gidip odadan ceketlerimizi alıp, sohbete devam ettik.
Perast
İkinci gün sabahtan bisikletle Perast’a gitmeye karar verdim. Perast, Kotor Koyu’nda şiir gibi kasaba. “Kayaların Leydisi” diye yakınlarında bir ada var. Sahilden kalkan küçük teknelerle adayı ziyaret edebiliyorsunuz. Adada bir kilise var. Hosteldeki bisikletler bozuk olunca mecbur “Blue Line” isimli otobüslerle Perast’a gidebilmek için Old Town’a gittim. Otobüsün nerden kalktığını bulamayınca, durakta Karadağlı olduklarını düşündüğüm kadınlara sordum. Kadınlar İngilizce bilmiyordu. Sonra yanıma yaklaşan rehberleri Polonyalı olduklarını, turla gezdiklerini, Perast’a gittiklerini ve onlarla gitmek istersem otobüste yer olduğunu söyledi. Böylece kendimi Polonyalı tur otobüsünde bir otobüs dolusu Polonyalıyla Perast’a giderken buldum. Yanımdaki kadın için turistik bir aktivite olsam gerek, yolu ve beni videoya çekti. Ben de turist sevimlilikleri yapmaktan geri kalmadım. Perast’a inince tur rehberi tekneyle adaya geçerken benim de onlarla gelmem için ısrar edince kıramadım 😄 Adada yarım saat geçirdikten sonra kendi tur grubumu bulamadım, adada kaldığımı düşünüp Japon tur grubuna katılmayı düşünürken neyse ki; kendi Polonyalı grubumu bulabildim de sağ salim karaya döndüm. Böylece tur insanı olmadığımı bu yarım saat içinde tekrar anlamış oldum.

Polonyalı grupla yollarımı ayırıp, Perast’ın tarihi, dar sokaklarında keşfe çıktım. Perast’taki tüm kiliselere girip her kiliseye girdiğimde yaptığım gibi mum yakıp dileklerimi diledim. Eğer dileklerim gerçekleşirse hangisinde dilediğimi hiçbir zaman bilemeyeceğim. Olsun. Sıcaktan bunalmaya başlayınca kendimi kasabanın girişindeki plaja attım, denizin dibinde havlumu serip, denizde serinledim. “Ah hayat ne güzeldi! Hep böyle olamaz mıydı?” Dünyadaki cenneti nasıl bulacaktım? Kendimle dört anlaşmamı yaptım kitabım bitince. Sözlerime dikkat edecektim, onlar birer büyüydü. Hiç bir şeyi kişisel algılamayacaktım, neden kişisel algılıyordum ki? Varsayımda bulunmayacaktım. Belki de en önemlisi bunlar için ve her şey için elimden gelenin en iyisini yapacaktım. Neden olmasındı?

Hostele döndüğümde ertesi gün için Mostar’a biletimi almaya otobüs istasyonuna gittim. Dönünce de kalacağım yeri ayarladım. Mostar’a gitmek için hazırdım. Son sabahımda uyanıp son kez hostelin önündeki plaja gidip, dört yanı dağlarla çevrili denizin ve Karadağ’ın tadını çıkardım. Eşyalarımı toplamak için odama döndüğümde odamda kalan çocuklardan biri Anna’nın beni aradığını söyledi, ben de onu aramıştım ama tüm gün denk gelememiştik. Gitmeden odaya Anna’ya veda etmeye çıktım. Anna’yla uzun vedalaşmamız ya da vedalaşamayışımız bizi odadakilerin takılmalarına maruz bıraksa da; ikimiz birden dönüp “ama biz birbirimizi tekrar göreceğiz” dedik. Çünkü biz birbirimizi tekrar göreceğimizi biliyorduk ya da öyle umuyorduk.
Karadağ plajlarıyla, dağlarıyla, iklimiyle ve tabi ki uygun fiyatlarıyla kalbimi çaldı. Çantamı sırtlanıp son kez manzarayı içime çekmek için Old Town’daki en manzaralı yeri bulup (Old Town girişine yüzünüzü dönün, sol tarafta gökyüzüne doğru kafanızı çevirin işte tam ordaki yer buldunuz mu?☺️) son yemeğimi ve biramı içip otobüs durağının yolunu tuttum. Şimdi uzun bir otobüs yolculuğu beni bekliyor.
Hoşçakal Karadağ! Umarım tekrar görüşürüz!
Bu arada normalde Blue Line otobüslerin ücreti 1 euro , adaya gidiş- dönüş ücret de 5 Euro. Karadağ para birimi Euro. Musluk suyunu rahatlıkla içebilirsiniz.
Instagram: @yoldangecerken
Facebook: https://m.facebook.com/yoldangecerken/?tsid&source=result