Huacachina’ya geldim. Huacachina çölde küçük bir göl etrafına kurulmuş ufak bir köy. Burayı çekici ve turistik kılan ise kum arabalarıyla gezerek kum sörfü yapma imkanı. Köy küçük , nüfusu az.Buraya kum sörfü yapmak için gelenler sayesinde köy biraz olsun canlanıyor. Huacachina; Peru’nun Ica bölgesinde yer alıyor ve arabayla yaklaşık 5-10 dakika uzaklıkta bulunuyor. Ica’dan Huacachina’ya ulaşmak için en iyi yol taksi. Sadece 6-7 soles ödeyerek buraya Ica’dan ulaşmak mümkün. Otobüsler genellikle Ica’ya gidiyor.
Benim planım sabahtan Huacachina’ya gidip kum arabaları ve kum sörfü yaptıktan sonra akşamına Arequipa için yola çıkmaktı. Birlikte geldiğim Amerikalı kız arkadaşımla birlikte bir kaç hostel baktık önce. Arkadaşımın kalmaya karar verdiği hostellerden birinde Sand boarding ve sand buggy için tur satıyorlardı, biz de burdan almayı tercih ettik ve toplamda 40 soles ödedik. Atladık kum arabalarına, kumların üstünde bir aşağı bir yukarı adrenali bol bir yolculukla kum sörfü yapacağımız tepelerden birine geldik. Çölün ortasında sonsuz bir kum yığını içinde olunca gördüğümüz manzarayı içimize çektik önce sonra kameralara sarıldık. Sonra en cesaretliler, kendine en güvenenler önden olmak üzere herkes sırayla aşağıya kumlara bıraktı kendini. Ben de denemeden önce bu anı ölümsüz kılmak (!) adına bir fotoğraf çektirdim; attım telefonumu cebime, bıraktım kendimi kumlara. Tabi çok tecrübeli (!) olduğumdan yani hayatımda bir kez bile snowboard yapmaktan nasibini almamış biri olarak tepenin yarısında tepetaklak yuvarlandım kumlara. Bir yerim acımadı, oh iyiyim derken board bir yana ben bir yana yuvarlandık. Sonra elimi cebime bir attım. Yok! Telefon yok! Önce hemen boardın üstüne sonra da kaydığım hizaya baktım ve açıkçası hemen bulurum diye düşündüm. Sonra bulamayınca turdakilere ve benimle birlikte Paracas’tan gelen arkadaşıma söyledim. Kız geldi ve benimle birlikte telefonu aramaya başladı. Ama yok bulamıyoruz. Kız benden azimli çıkınca dedi ki; “Ezgi sistemli arayalım.” Önce tepeden başladık aşağıya doğru köpekler gibi eşeleye eşeleye indik. Bu arada turdaki adamlardan biri geldi. Saat 6.30′ a kadar burda kalıp arayabileceğimizi söyledi. En azından bir kaç saat aramak için zamanım olduğu için sevindim ; ama ağlamaklıyım bildiğin. İçinde tüm fotoğraflar , ailemin, arkadaşlarımın numaraları, banka hesaplarım, kamera olarak kullandığım tek cihaz daha doğrusu neredeyse sahip olduğum her şey vardı. Bunu bulmadan gidemem burdan ben diyorum bir taraftan kıza , bir taraftan bildiğim tüm duaları okuyorum 🙂 Kız tüm metanetiyle; ” Hadi Ezgi bırakmak yok ,bulabiliriz “diyor. Ben de “İstersen sen devam et ,ben tek başıma ararım.” dedim. “Seni burda yalnız başına bırakacağımı düşünmüyorsun heralde” dedi. Bari suyumuz olsaydı yanımızda dedik, çantalarımızı arabada bırakınca sular da arabada gitti, kaldık çölün ortasında susuz ve yalnız başımıza. Susuzluktan ölecek iki kişi deli gibi dağı bir iniyoruz bir çıkıyoruz, eşeleye eşeleye bulamaya çalışıyoruz. Sonra başka bir grup geldi board yapmaya, hemen insan yüzü görünce su istedik, ilk kez su görmüş gibi içtim suyu. Yeni gelen gruba durumu anlattık ve kayarken bir şey hissedelerse bize haber vermelerini rica ettik. Grup gitti ,ortada hala telefon yok. Biz tekrar aramaya koyulduk. Saat altıya geliyordu, çok zamanımız kalmamıştı. Ortada telefon falan da yok. O koca kum yığının içinde minicik 5 soles bile bulduk ama telefonu bulamadık. İkinci bir grup geldi, onlara da aynı şey söyledik. Bu sefer gelen grupta bir kaç alman çocuk board yapmayı bırakıp bizimle telefonu aramaya başladılar. Kafamı bir kaldırdım yukarda tepede 5-6 kişi birden telefonu arıyor , beni tanımayan bu insanlar bir günlüğüne yapacakları eğlence yerine her şeyi bırakıp telefonumu arıyorlardı. Telefonumu bulacak mıydım bilmiyorum ama gördüğüm sahne bile yetti bana o anda. Aman başlarım yahu telefonuna dedim içimden, gezinin başındaydım ve muhtemelen bundan böyle fotoğraf da çekemeyecektim; ama her şey de bir hayır vardıra sığındım o anda. Aradan on beş dakika bile geçmedi ki aralarından biri: “Biri telefonunu mu kaybetti acaba” diye gülerek bana doğru seslendi. Gözümde nasıl bir ışık yandı , çocuğa nasıl koştum ,nasıl sarıldım hatırlamıyorum. Güneşin batmasına yakındı , biz de o gruba katıldık ve onlarla beraber kaymaya devam ettik. Güneş batmak üzere olduğu için ışık çok güzeldi. Güneşin batışını, çölün bu saatlerini de görmüş olduk böylece. Tabi ben bu kadar geç kalınca o akşam Huacachina’da kaldım. Turu aldığım hostele gidip son kalan yatağı aldım; ama nakit ödemem gerekiyordu. Arequipa’ya kadar nakit paranın beni idare edeceğini düşündüğüm için para çekmemiştim. Hostelde kredi kartı da geçmeyince tek seçeneğim şehir merkezine gidip ATM’den para çekmekti. Neyse ki hosteldeki adamlardan biri Ica’ya gidiyormuş , beni Ica’ya kadar bırakabileceğini söyledi. Beni şehir merkezine götürürken kulaklarımın, ceplerimin içine kadar kum dolu olduğumu farkettim. Hatta ayakkabımın tabanını kum dolu olduğu için hissetmiyordum. Arabadan inerken adam nereye döneceğini biliyor musun diye sordu. Artık yüzüne nasıl baktıysam , bilmediğimi anladı. O telaşla nereye döneceğimi bilmeden atlamıştım arabaya. Arabadan inmeden bana gideceğim adresi ezberletti. Ödevini başarıyla tamamlamış akıllı çocuklar gibi büyük bir alışverş merkezinin önünde indim. Avm’nin önünde ayakkabılarımın içinden bir yığın kum çıkardım. En azından biraz normal yürüyebilirdim artık. Paramı çektim, taksiye bindim ve hostele döndüm. Sonra mı? Hostele gidip telefonumu bulan çocuklar ve diğerleriyle ilk biralar benden olmak üzere olmak üzere içtik, muhabbet ettik gece boyunca. Yorucu bir günün sonunda hiç değilse bunu biraz hakettim galiba. Hadi Arequipa yolcusu kalmasın! 🙂
Instagram: @yoldangecerken
Facebook: https://m.facebook.com/yoldangecerken/?tsid&source=resul